Cinsellik kaynaklı evlilik sorunları (Cinsel isteksizlik)

Evlilik aslında birbirinden farklı iki insanın paylaşmaya başladığı yeni bir hayat dönemi olarak değerlendirilir. İnsan hayatındaki her değişim strese sebep olur ancak evlilik gibi köklü değişimlerin yeri daha bir farklı olmaktadır.

Şöyle düşünün kültürel olarak aile yaşantısı olarak birbirinden farklı iki kişinin aynı evi aynı zaman ve mekanı paylaşmaya başlamaları hayatınızda ne kadar radikal bir değişimdir.

Hele bir de eşinizle öncesinde tam tanışmadığınızı düşünün. Belki de hep güzel saatleri paylaştınız ve birbirinize göstermek istediğiniz yüzünüzü gösterdiniz. Gülünecek neşeli anları paylaştınız. Ancak artık evlisiniz ve iki kişilik düşünmek zorundasınız. Bu durumda kendinizi kısıtlanmış gibi hissetmeniz gayet doğaldır. Karşı tarafın da aynı duyguları paylaştığını unutmayın. Bunu böyle düşündüğünüzde karşılıklı anlayışla bazı sorunların üstesinden gelebilirsiniz.

Yeni yaşamınızda değişen bir şeyde artık düzenli bir cinsel yaşamın başlaması. Özellikle toplumumuzda insanların büyük bir çoğunluğu ilk cinsel deneyimlerini eşleri ile yaşamaktadırlar. Daha önce yaptığım bir araştırmada erkeklerin % 40 ı ilk deneyimlerini kendi eşleri ile geçekleştirdiklerini gördüm. Bu oran kadınlarda daha da yüksek çıkmıştı. Dolayısıyla tecrübesiz iki insanın bir araya gelmesi üstelikte yanlış bilmeleri nedeniyle bazı cinsel sorunlarda karşımıza çıkmaktadır.

En sık evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramama karşımıza çıkmaktadır. Bunun temelinde bazı törelerinde etkisi vardır. Kapıda birileri sizden haber beklerken sınavdaki bir genç gibi performans kaygısı yaşayan ve cinsel organında sertleşme sorunu yaşayıp ilişkiye girmeyenlerle sıkça karşılaşmaktayız.

Bazen de cinsel ilişkide yaşayacağını sandığı için kendini aşırı kasan ve bu nedenle ilişkiyi başaramayan genç kızlarla da karşılaşmıyor değiliz.İlişkiye müsaade etmeyecek kadar vajina kaslarında kasılma ile giden duruma ise vaginismus diyoruz.

Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması (ya da hiç olmaması) azalmış cinsel istek bozukluğu olarak tanımlanır.

Azalmış cinsel istek bozukluğu için tanı koymada aşağıdakilere dikkat etmek gerekir.

a - En az 6 ay süreyle tüm cinsel etkinlik sıklığının ayda iki kez ya da daha az olduğunun bildirilmesi,

b - Buna eşlik eden, herhangi bir cinsel davranışta bulunmaya yönelik öznel istek kaybı. Cinsel etkinliğe yönelik ilginin azalması, profesyonel yardım arayışı içinde olan çiftlerde en sık rastlanan yakınmalardan biridir. Bu durumda azalmış ya da tamamen kaybolmuş cinsel ilgi, cinsel ilişki kurmaya yönelik girişimleri olanaksız kılar hatta cinsel tiksinti bozukluğu gelişebilir.

Sürekli olarak ya da yineleyici bir biçimde bir cinsel eş ile genital cinsel ilişki kurmaktan aşırı tiksinti duyma ve bundan tümüyle (ya da hemen tümüyle) kaçınmaya cinsel tiksinti bozukluğu diyoruz.

Cinsel tiksinti bozukluğu hem erkeklerde hem kadınlarda görülebilir. Cinsellikten tiksinen birey cinsel ilişkiden sürekli kaçınır. Daha ağır şekillerinde, cinsel etkinliğe yol açabileceği korkusu ile birey, dokunmaktan ve iletişim kurmaktan da kaçınabilir.

Cinsel tiksinti bozukluğu tek başına veya diğer cinsel işlev bozuklukları ile birlikte bulunabilir; diğer cinsel işlev bozukluklarının nedeni ya da sonucu olabilir. Erkekte birincil cinsel tiksinti bozukluğu, birincil erektil disfonksiyon ya da retarde ejakulasyon (gecikmiş boşalma) ile sıklıkla bir arada bulunur.

Eşler arasında yaşanan cinsel uyumsuzluk yada cinsel olarak tatminsizliğin önemli nedenlerinden biride cinsel partnerle cinsellik hakkında iletişim eksikliğidir .Neyin hoş olduğu konusundaki iletişim eksikliği sıklıkla gerçekdışı beklentilerin sonucudur. Bu şu şekilde açıklanabilir; “Gerçekten bana ilgi gösterseydin, benim neden hoşlandığımı bilirdin”. İstenenin ya da tercih edilenin eşler arasında konuşulmaması cinsel etkinlikte tatminsizliğe yol açar ve bu durum yıllarca devam edebilir. Bazı hekimler tarafından “düşünce okunması” olarak adlandırılan bu tarz bir iletişim sorunu, pek çok çiftin yaşamlarının diğer anlarında geliştirdikleri bir alışkanlıktır. Yaralanmaktan ya da diğer kişinin egosunu yaralamaktan korkan her birey partnerinin ne istediğine kendisi karar vermeye çalışır. Bu yüzden de sanmalarla yürüyen ilişkilerde eşler hep karşı tarafın kendisini anlamasın beklerlerse sonuçta iletişimin bozukluğu yaşanır.

Bunu halletmenin en iyi yolu ise beklentilerinizi ifade etmeniz ve zaman zaman da karşınızdaki insanın beklentilerini sormanızdan geçer. Normal yaşamda da geçerli olan bu durum cinselliğin yaşanmasında daha da etkili olacaktır. Çünki halen çok mahrem şeyleri paylaşan eşler arsında bile kendi arzularının ifade edememenin olduğunu görüyoruz.

Cinsel isteğini eşine ifade edemeyen bir kadınının temelde almış olduğu eğitimin etkisiyle isteğini kocasına ifade eden bir kadının kötü olarak damgalanacağı kaygısı var halen.

Bu da eşler arsındaki cinsel iletişimi bozmakta ve cinsel istek bozukluğundan tutun uyarılma ve orgazm bozukluklarına kadar bir çok durumun karşımıza çıkmasına neden olmaktadır.

Çözüm kendinizi anlaşılmayı beklemek yerine ifade etmeniz.

Karşıdakini anlamaya çalışmak yerine sormaktan geçiyor.

Tüm bu durumlar bazen kendiliğinden çözülebilir ancak bazen de çözümlenemeyen basit sorunlar ayrılmaya varacak nahoş durumlarla karşımıza çıkmaktadır. Eğer bir iletişim sorununu kendiniz çözemeyecekseniz sorunun çözümü için bir profesyonele başvurmaktan çekinmemelisiniz.


1 yorum

kaliteli mi ?

anladınmı ?

11.01.2014 - john